Sevgili okurlarım, bu dünyadan bir İrfan Ermiş geldi geçti.
Beraber çok güzel anılarımız var, onunla didişmeden duramazdım, bağımlıydım sanki.
Uzun senelere dayanan dostluğumuz vardı, bazen yazılarla, bazen anılarla, bazen ise yüz yüze öyle tatlı kavgalar ederdik ki, daima özlem duyacağım kavgalar.
Ermiş’le kavga dediysem öyle küstüler felan düşünmeyin, en sert yazılardan sonra bile kahkahalarla gülerdik karşılıklı, bizde küsmek yoktu. çocuklarımız bile aramızdaki diyaloğa karışamazdı, bilirdiler ki bizim kavgamızda araya giren arada kalırdı.
Severdik birbirimizi.
Ekmeği bölüşmeyi, yarım ekmekle akşam etmeyi bilirdik.
Son dönemi hariç o lanet hastalığı beraber konuşup hastalıkla alay ederdik.
Yaşadığım sürece unutamayacağım ve bir sürü anımız olan ender insanlardan bir tanesini kaybettim.
İrfan Ermiş benim için sadece gazeteci değildi, o arkadaşım, dostum, ağabeyim, sırdaşım dı aynı zamanda.
Siyaseten aynı kutupta hiç yer almadık, “pis Gominist” derdi, bende ona “ne yani senin gibi faişiştmi olayım” diyerek başlardık ideolojik tartışmaya, öyle iki kelimelik tartışmalar değil, sabahtan akşama kadar sürerdi tartışmalarımız ama asla kırıcı olmazdık.
Ermiş’le olan anılarımı yazmaya kalksam onlarca makale yazmam gerekir.
Sevgili ağabeyim, mekanın cennet, Peygamber yoldaşın olsun, seni unutmayacağım…