14 Nisan 2019
Çok kolay değil mi, herkes bilir ve sever: Dondurma. Peki, bir bilmecem daha var. Türkiye
kapitalizminin başında kimin olduğunu sormayacağım. 14 Ağustos 2001 de kurulduktan 15 ay sonra 3
Kasım 2002′ de kazandığı ilk milletvekili seçimlerinden bu yana, beş genel seçim, üç yerel seçim, üç
referandum, bir cumhurbaşkanlığı seçimiyle Adalet ve Kalkınma Partisi ile Erdoğan tarafından temsil
edildiğini herkes biliyor.
2017 den bu yana, iki yıl aradan sonra tekrar okurla randevulaştığımda, 31 Mart 2019 yerel
seçimler gündemdeydi. Türkiye kapitalizmi, 1980 darbesiyle başlayan 1923 Cumhuriyetinin tasfiye
sürecinin sonlarına gelmişti. Ne varki, temsiliyetinin ilk günlerinde, Avrupa Birliğinden Sorumlu Bakanı
Davutoğlu tarafından dile getirilen, Yeni Osmanlı Cumhuriyeti kurulamadı. Çünkü, 2007 Cumhuriyet
Mitingleri, 2010 (Ankara’ nın göbeğinde 78 gün süren) TEKEL Direnişi, (Türkiye coğrafyasında resmi
rakamlarla on milyon kişinin sokağa çıktığı) 2013 Haziran Direnişi ile gericiliğe, sömürüye, iktidardaki
sınıfın dayatmalarına karşı ayağa kalkan emekçi milyonlar izin vermedi. Sermaye ve emek arasındaki
uzlaşmayan çıkarlar arasındaki uçurum büyüdükçe, direniş de büyüdü. Büyüyor, Cargill, Flormar ve
Makro direnişiyle sürüyor 2019′ da.
Evet, bilin bakalım sermaye Cumhuriyet tarihinin en büyük servetini kazandığı bir dönemin
sonuna gelirken neden sıkıştı? İktidarda olmasına rağmen! İpucunu verdim yukarıda. Türkiye
kapitalizminin güncel iki büyük sorunu var. Biri, ekonomik kriz. Bilindiği üzere, kapitalizmin plansız
aşırı üretim kaynaklı, karın maksimizasyonu zorunluluğunun (ya da tersi)doğrudan sonucu. Emperyalist
ülkeler, çevre kapitalist ülkelere, nam-ı diğer geç kapitalist ülkeler de emekçi milyonlara ciro eder
faturayı. Bir yenisine değin kriz aşılır. Emekçi milyonlar, sermayenin her krizinde daha da yoksullaşarak,
nicelik olarak büyür. Sermaye daha da zenginleşerek çıkar. Bu nedenle, bağırıp durduklarına bakmayın,
aynı gemideki en büyüklerin konkordato ilan edip, borçları ödemeden, yurt dışına kaçışına bakın. Yani,
ekonomik sorun, aslında asıl sorun değil, aşılır. Sermayeyi sıkıştıran, devlet aygıtının eğitim, medya ve
diğer ideolojik araçlarının yanısıra sınırsız kullanmaktan kaçınmadığı yargı ve silahlı kolluk gücüne
rağmen direnişi kıramamış olmasının yarattığı, siyasi kriz. Yani, iktidar sorunu.
31 Mart seçimleri her zamankinden daha çok, sermayenin temsilcileri eliyle emekçi milyonların
direnişini kırmaya, düzen içinde tutmaya hizmet edecek, servet akışı meşruiyet kazanacaktı. Siyasi
haklarından sadece seçme hakkının kullanabilen emekçi milyonlar iradelerini, umutlarını bağladıkları
sermaye partilerinden hangisi için kullanırsa kullansın, sermaye iktidarının suçları aklanacak, sermaye
nefes alacaktı. Son referandum ve milletvekili seçimlerinde olduğu gibi, yasama, yargı ve yürütmeyi
şahsında birleştiren tek kişinin zaferi ilan edilecek, temsiliyeti sürecekti. Ancak, hesap bu kez tutmadı.
Servet göz kamaştırıyordu, görmediler. Emperyalist ülke ve merkezlerin, bir kez daha tek kişilik
temsiliyetin zaferine göz yumacağı bekleniyordu. Hayır. Emperyalist irade, işi şansa bırakmaz,
çıkarlarını riske atamazdı. Siyasi krizin, emekçi milyonlar lehine, sermaye iktidarı aleyhine yarattığı
boşluğun, emeğin sosyalist iktidarına evrilme olasılığı ne kadar küçük olursa olsun, vardı ve göze
alınamazdı. Sermaye iktidarının tüm suçları, tek kişilik temsiliyete yüklenmiş, sermaye aklanmışken,
sandıktan çıkan irade tanınmalıydı. Bu sadece, oyuncu değişikliği idi. Esas oyuncu, kenara alındı, hırsları
cezalandırıldı. Oyun dışı kaldı. Bir süre için. Tek kişilik temsiliyet, kırmızı kart beklemiyordu. Bu
nedenle, sermayenin karakutusu İstanbul’ u silmeyi aklına bile getirmemişti. Siyasetin, ekonominin
merkeziydi İstanbul. İstanbul’ u kaybeden, Türkiye’yi kaybediyor, kazanan kazanıyordu. İstanbul
Büyükşehir Belediye Başkanlığı’ndan bu yana elinde olan İstanbul’ da seçimlere itirazlar ve iptallerle
zaman kazanmasına izin verildi. 31 Mart gecesi kapalı kapılar ardında, okyanus ötesi pazarlıklarla ikna
edildi, yedek kulübesine gönderildi. Ardından, emperyalist merkez ve ülkeler, basın yoluyla nasıl da
demokrat olduklarını, seçimlerde ortaya çıkan iradenin tanınması gerektiğini duyurdular. Ve TÜSİAD,
“seçimler tamamlanmıştır. Siyasi kriz çözülmüştür. Ekonomik krize odaklanın” mesajı vermiştir, bir
genelgeyle! Tabii, itirazlar, sayımlar yinelenirken Albayrak Yeni Ekonomik Pakedi açıklayıverdi.
Yeni Ekonomik Paket nedir, kime ne getirmektedir sorularının cevaplarını da haftaya arayalım.
Sevgiyle, sağlıcakla, kavgada kalın.
Arzu Kır