Sevgili okurlarım bu yazımda yakın siyasi tarihimizin analizini yapacağız.
Politikada hiçbir şey kazayla olmaz . olmuşsa öyle planlanmıştır . Der Franklin D. Roosewelt.
14 Ağustos 2001 tarihinde kurulan Ak parti halkın hassasiyetlerini gündeme getirerek ülkenin en çalkantılı döneminde %34,29 oy ile parlementonun %66’sını almış ve daha sonra 365 milletvekiline ulaşacak şekilde 363 milletvekili ile anayasa değişikliğini halk oyuna götürebilecek çoğunluğu %10 seçim barajının cilveleri ile sahip olmuştu . CHP’de %19,38 oy ile 177 milletvekili bağımsızlar 8 milletvekili ile meclisteki yerini aldı bağımsızları’da hesaba katarsak millet iradesinin %40,1’meclis dışında kaldı ancak güçlü meclis güçlü iktidar fırsatı yıllar sonra Türkiye’ye gelmiş oldu.
Her ne kadar mecliste güçlü bir siyasi aritmeri kazanılmış olsada 28 şubat uygulamaları ve vesayet siyasetin üzerinde demokrasinin kılıcı gibi durmaktaydı.
Ak parti genel başkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın milletvekilliği engellenmiş iktidar sahipleri devlet oligarşisi tarafından blokaja maruz bırakılmış kışlalara sokulmamış , üniversitelerin akademik yıl açılışlarına davet edilmemiş şaş kez bolu İzzet BAYSAL üniversitesin akademik yıl açılışında Başbakan programa dahil olunca rektör programı terk ediyor , başbakanın eşi bir sanatçıyı Gata’da hasta ziyaretine gitmişken sırf başörtülü diye içeri alınmıyor hasta hali ile sanatçı Necat UYGUR bahçeye inmek zorunda kalıyor vb. bunun gibi uygulamalar toplumu Ak parti etrafında kenetlerken iktidara’da başarılı olmaktan başka şans bırakmamış muktadir olmak için hata paylarını minimize etmelerinden başka çareleri kalmadığı gerçeği Ak partiyi başarıya taşımıştır.
İktidar halk gibi düşünüyor halk gibi davranıyor teşkilatlar ve milletvekilleri’nin çoğunluğu halktan insanlar ve bir hedef ve ülkü için bir arada olduklarından Ak parti başarıya başarı katıyor , özgürlükler her gün artıyor Türkiye demokrasi bayramı yaşıyordu.
Ancak büyük bir sorun vardı devletin birimlerine yönetici olarak atanacak yetişmiş kalifiye bürokrat eksiği hat safhada bulunuyor Erdoğan güvenebileceği kalifiye yöneticiler bulamıyor devletteki yerleşik düzende üst kadrolarda bulunanlar Ak parti’yi dışlıyor üstten bakıyor buda ileride Ak partinin başına bela olacak mevcutta devlete üstü örtülü bir şekilde bela olmuş bir yapının devletin en hassas noktalarına kadar sızması için en uygun zemini hazırlıyordu . Erdoğan’a destek vermeyen devletin eski sahipleri en büyük gafleti yapıyor ve Erdoğan’ı cemaat’in insafsız kollarına bırakıyordu Ak partinin milli görüş tabanından gelen kurucu ve yöneticileride müspet namazlı niyazlı insanlardır deyip ne kadar zararları olabilir’ki mantığında en büyük politik hatayı yapıyorlardı.
Bu arada Ak parti teşkilatları değişiyor milletvekili kadroları resesyona uğruyor Ak parti bile isteye milli görüş gömleğini yırtıp muhafazakar liberal bir çizgiye doğru ilerliyordu yeni akparti kadroları ABD başta olmak üzere batıdan büyük destek alıyor cemaat kendi kadroları’nın diğer ülkelerin gizli servisleri ile olan işbirliği sayesinde uluslararası arenada başarıya başarı katıyor ancak Ak parti iktidar gücünü her artırdığında halktan yani onu iktidar yapanlardan o ölçüde uzaklaşıyordu.
Ak partinin karşısındaki devlet oligarşisi en büyük hatasını 2007 cumhurbaşkanlığı seçiminde yaparak E muhtıra ve 367 kararı ile resmen intihar etmiş ve Abdullah GÜL ikinci cumhuriyetin birinci cumhurbaşkanı olarak çankaya’ya çıkmış Ak parti iktidarı artık muktadir olmuş , cemaatte artık açıktan oynamaya başlamış , eski devlet saikleri ve ulusalcılardan bir yandan intikam alırken Akparti içerisinde’de hızlı yayılan kanserli hücreler gibi çoğalarak hiç güvenmedikleri Tayyip Erdoğan’ın iktidardan cebren yada hile ile uzaklaşması için gerekli tüm çalışmaları yapıyordu.
Güç insanı yoldan çıkartır. Mutlak güç ise insanın tamamen saptırır der Stanley Milgram tamda öyle oldu en son 12 eylül referandumu mutlak gücü Erdoğana’da cemaate’de vermişti 13 eylül günü AK PARTİ teoride kalmış mevcut’ta ve pratikte artık AKP vardı ve AKP artık iflah olmazdı . olmadıda devlet kadrolarında enaniyet , kibir , kayırmacılık , adaletsizlik almış başını gidiyordu çünkü artık halkın iktidarı gitmiş yeni oligarşi gelmişti.
Ak partiyi konuştuk bir sonraki yazımızda artık AKP’yi konuşacağız o zamana kader kendiniz iyi bakın
En kötüsü artık Erdoğan’ın ailesinin’de siyasetin içine dahli ve şahsi kararlar menfi etkiliyordu . Bu millet Erdoğan’ı seviyordu ailesini değil. Artık Erdoğan kaybediyordu halk yeni AKP yi içine sindiremiyor ancak halen eksilmeyen Erdoğan sevgisi ve güveni en çokta karizması ama en hazini siyasi arenada Erdoğan’ın muadilinin bulunamaması reelde oy oranlarını negatif etkilemedi ve artık ayrışmalar hızlandı.
Abdullah GÜL’ün ikinci dönem cumhurbaşkanlığı planlanmışken gezi olaylarında ve cemaatl mücadelede Abdullah GÜL’ün dik duramaması Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı planını bir dönem öne çekti iktidar AKP içerisinde el değiştirdi ve Reis’çiler ve hoca’cılar oluştu burada en büyük hata Ahmet DAVUTOĞLU’nun çevresine hakim olamaması ve hocacıların siyasetten erdoğan’ı silmek için çok erken harekete geçmesiydi. Artık AKP’ hocanın yalakaları ve Reisin yalakları vardı birde Pelikanlar birde azınlıkta kalmış Ak partililer var ama esameleri ile okunmuyordu.
Gün geldi yerel seçimler kapıya dayandı seçmen bilinçli bir hareketle Büyükşehirlerin bir çoğunu muhalefete verirken meclisleri ak partiye verip büyük bir ihtar çekti Erdoğan’a bu durumdan ders almayan kraldan çok kralcılar istanbul seçimlerini iptal ettirerek Erdoğan’a en büyük kötülüğü yaptı seçmebib tokadı 800.000 şiddetinde idi ama AKP lilerin gözleri görmüyor kulakları duymuyor izanları yetmiyordu çünkü artık Ak parti yoktu sınırsız güce sahip AKP vardı geri dönüş mümkün değildi sırmalı kaftanlardan akan kibir ve enaniyet aşılması çok zor bir surdu bu suru yıkmak için AKP’lilerin nefisleri ile cihat etmesi gerekti ancak iş işten geçmiş atı alan üsküdarı aşmıştı.
Erdoğan İBB başkanlığı sırasında kendine yapılan tüm haksızlıkları ve kısıtlamaları Ekrem İMOĞLU’na yapıyor ve kaybetmeye devam ediyor ve artık doğru düşünemiyor kimsede ona bu tutum yanlış diyemiyordu deseler koltuğun sallanacağına olan korkuları üst noktada bulunuyordu . Halbuki Erdoğan İMAMOĞLU’destek verse ziyaret etse onu kendine rakip görük açıktan eleştirmese en az oyuna %6 koyacağın maalesef idrak edemiyordu iki puanda külliyedeki Büyükşehir belediye başkanları toplantısında İMAMOĞU’na tahsis edilen sandalyenin muhtamel kurgulamayla kırılması halkta şu algıyı tavan yaptırdı artık iktidarda güç sınırsızdı ve sandıkta midehale şart olmuştu seçmen AKP’ yi artık gözden çıkardı.
Sonuç olarak İMAMOĞLU’nunda dediği gibi artık AKP seçim kazanamaz ancak altılı masa kaybeder . türkiyenin gerçeği bu.
Ali Yahya AYDIN